3 Mayıs 2013 Cuma

Mete'yi Yine Kaybettim

1 Mayıs sabahı tatil olduğu için sabah uykusu uyayabileceğim diye seviniyordum. Ama vücut alışmış bir kere sabah 6 buçuk gibi uyandım. Uyanmışken Mete'ye bir bakayım üstünü açmıştır örteyim dedim ve Mete'nin odasına gittiğimde manzara aynen düşündüğüm gibiydi. Mete'nin üstünü örtüp tekrar yatağıma döndüm. Yaklaşık bir saat sonra tekrar uyandım ve tekrar Mete'yi kontrole gittim. Ama bir gariplik vardı. Mete yatakta yoktu. İlk önce uyku sersemi yanlış mı görüyorum dedim ama yorganıda kaldırıp baktım Mete yatağında değildi. Acaba eşim uyanıp yanımıza aldı da ben mi fark etmedim dedim ama Mete bizim yataktada yoktu. Heyecanla diğer odaları aramaya başladım. Ve Mete'yi aşağıda resimde görülen şekilde buldum.


Mete, park yatağından biraz zorlansada inebiliyor ama uykulu olarak yatağından nasıl indiğini ve neden koridorun ortasına gelip ortalık yerde uyaya kaldığını bilmiyorum. Yinede bunun tekrarlayabileceği endişesi ile yatmadan önce geceleri mutlaka dış kapayı kilitliyorum ve özellikle mutfak kapısını kapatıyorum. 



2 Mayıs 2013 Perşembe

Çocuğunu Kaybetmek

Anne babaların en büyük korkularından bir çocuğunu kaybetmek sanırım. Çocukların kayıp haberlerini, onlardan günlerce haber alınamayıp anne babalarının çaresizlikle geri dönmelerini beklediği görüntüleri hep gazetelerde, televizyonlarda sürekli okuyor ve seyrediyoruz. Elimizden ise hiç bir gelmeyerek sadece onlar için dua edip bizde üzülüyoruz. Kendi adıma söylemek gerekirse çocuğunu kaybetmenin ne kadar büyük ve tarifsiz bir acı olduğu, insanın kendini ne kadar çaresizlik içinde hissettiği konusunda en ufak bir fikrim ve yaşanmışlığımın olmadığını geçen gün, her saniyesi bir ömür gibi geçen 10-15 saniye içinde anladım.

Geçen akşam evde canımız sıkıldı ve eve yaptırmayı düşündüğümüz bir dolap fikir sahibi olmak için İKEA'ya gittik. Mete bu tür geniş mekanlarda kendini özgür hissediyor ve her yere gitmek hiç durmadan koşmak istiyor. Haliyle bizim için onu yavaşlatmak ve bizim hızımızda gezmesini sağlamak çok zor oluyor. Genelde birimiz etrafa bakarken diğerimiz Mete'nin peşinde oluyoruz. 

Mağazada dolapların sergilendiği kısma gelince eşim ve ben birlikte dolapları incelemek ve fikir alışverişinde bulunmak istedik. Fakat buna Mete pek izin vermedi. Kucağımızda durmuyor, kendini bir şekilde yere atıp etrafta durmadan koşuyordu. Bizde onu yakalamak için arkasından koşturuyorduk. Mete bunu bir yakalamacılık oyununa benzettiği için kucağımıza alıp yanımıza getirsekte yeniden kaçıyordu.  Bu kaçışlarından birinde Mete'nin peşinden hemen koşmama rağmen reyonlar arasında ne tarafa döndüğünü göremedim. Mete'nin boyu da yeteri kadar uzun olmadığı için ortadaki kısa reyonların arkasında dahi olsa onu göremiyordum. İşte o an oğlumu kaybettim düşüncesi ile aynı anda endişe, korku, çaresizlik duygularını beraber yaşamaya başladım. Beynimden milyonlarca soru geçmeye başladı. Oğlum şimdi nerede?, Başına kötü bir şey gelmiş midir?, Onu biri bulursa ne yapar? Kaçırır mı? Danışmaya mı gider? Ben şimdi ne yapmalıyım? Nereye başvurmalıyım? Nereye gitmeliyim? gibi sayısız soru. Sonra eşimin yanına "Mete kayıp bulamıyorum." demek için koşar adım döndüm ve gördüğüm manzara karşısında dünyadaki en mutlu annelerden biri oldum. Mete, eşimin kucağında bana gülüyordu. 

Yaşadığım 10-15 saniyede olsa çocuğunu kaybetmenin nasıl bir duygu olduğunu yaşamayan birinin anlaması imkansız ve inşallah Allah hiç bir kimseyi bu tür bir duygu yaşamasını nasip etmez.