28 Mayıs 2012 Pazartesi

Pepee Şarkıları ile coşmaya ne dersiniz?



Bizim küçüklüğümüzde Bugs Bunny, Tom&Jerry, Ret Kit, He-Man, Şirinler, Voltran, Ten-Ten gibi çizgi film kahramanlarımız vardı. 2010'lu yılların cocuklarının ise çok farklı çizgi film kahramanları var. 4 yaş üzeri özellikle erkek çocuklarının Ben10 adında bir kahramanı var ben ondan pek hoşlanmıyorum. 2 yaş ve üzeri çocukların ise yerli bir kahramanı var. Aslında 7'den 70'e herkesin sevdiği bir kahraman oldu kendisi, Pepee. Pepee söylediği eğitici şarkılarla çocukların kalbinde ayrı bir yer etmiş durumda. Özellikle 1,5 yaşındaki yeğenim Eylül, Pepee'nin  en büyük hayranlarından. Kucağından Pepee bebeğini hiç düşürmüyor.

Pepee sevenler için süper bir haber okudum. Sizinle paylaşmak isterim. Pepee hayranı çocuğu olan anne babalar için kaçırılmayacak bir gösteri.

Pepee'nin ilk konseri Kuruçeşme Arena'da

Düşyeri Çizgi Film Stüdyoları tarafından tasarlanan 4 yaşındaki Türkiye'nin ilk Milli Çizgi Film Kahramanı Pepee, 10 Haziran'da Kuruçeşme Arena'da vereceği ilk konserine hayranlarını bekliyor.

Pepee'den ilk albüm, ilk konser...

4 yıldır TRT Çocuk ekranlarında çocuklarla buluşan ve söylediği şarkılar ile tüm Türkiye'nin kalbine taht kuran Pepee, ilk kez MFÖ, Sertap Erener, Ajda Pekkan gibi ünlü sanatçıların sahne alacağı Turkcell Kuruçeşme Arena yaz konserlerinde, 10 Haziran Pazar günü sahneye çıkıyor.

TRT Çocuk ekranlarında günde 5 kuşak halinde, her gün izleyicisi ile buluşan sevimli karakter, bölümlerde söylediği şarkılarla hem çocuklar hem de yetişkinler arasında kısa zamanda bir fenomen haline geldi. Pepee'nin söylediği şarkılar Youtube gibi sitelerde 20 milyona yaklaşan toplam izlenme sayısına ulaştı. Youtube'un 2011 yılında en çok izlenen videoları arasında ilk iki sırayı Pepee'nin “İki ekmek aldım” ve “ Pepee Pepee Yaralandı” adlı şarkılar aldı.

Şu ana kadar toplam 38 şarkısı olan Pepee'nin albümü de Haziran ayı içinde sevenleri ile buluşuyor. İlk albümünün ilk konseri olan Turkcell Kuruçeşme Arena'da Pepee, birbirinden eğlenceli şarkılar söyleyecek ve sürpriz interaktif oyunları ile izleyicisine eğlenceli anlar yaşatacak.

10 Haziran’da neler olacak?

Saat 12.00'de tüm Pepee hayranlarına kapılarını açacak olan etkinlik alanında, konsere kadar çocukların iyi vakit geçirebilmeleri için pek çok sürpriz etkinlik yer alacak. Saat 15.00'deki büyük konsere kadar Pepee hayranları, Pepee'nin dünyasında eğlenecek, sürpriz etkinliklerle keyifli bir Pazar günü geçirecekler. Konser sonrasında da etkinlik alanı 18.00'e kadar açık olacak.

Pepee ile ilgili daha detaylı bilgi ve tüm gelişmeler www.facebook.com/PepeeResmiSayfasi 'ndan vewww.pepee.com.tr 'den takip edilebilir
Etkinlik biletleri www.Biletix.com adresinde satışa sunulmuş. Fiyatlar ise; 
Sahne Önü Sandalye - Tam: 28.00 TL Çocuk İndirimli: 14.00 TL
Tribün - Tam: 23.00 TL Çocuk İndirimli: 13.00 TL

Bilet almak isteyenler http://www.biletix.com/etkinlik/NKKRW/ISTANBUL/tr adresinden ulaşabilir.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Çocuklarla İlgili 8 Yanlış


Geçmişten günümüze kulaktan kulağa aktarılan birçok bilgi, çevrenin yönlendirmeleri veya günümüzün bilgi kirliliği, çocuk yetiştirirken annelerin doğru bilgiye ulaşmalarını kimi zaman engelleyebiliyor.

Peki doğru bildiğimiz bu yanlışlar hangileri? Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ve Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Doç. Dr. Neşe Karaaslan Bıyıklı, çocuk sağlığıyla ilgili annelerin en sık karşılaştıkları doğru bilinen yanlışları anlatıyor:

1-Bebek fazla kucağa alınmaz, alınırsa kucağa alışır! Yenidoğan bebeğinizi emzirmek, altını değiştirmek, sevmek, okşamak, konuşmak için kucağınıza almalısınız. Anne ile bebek arasında kurulacak sevgi ve güven bağı için bu çok önemlidir. İstekleri karşılanan, sevgi ve güven hisseden bebeğinizi daha ileri dönemlerde uyku, beslenme gibi durumlar için belirli bir düzene alıştırmak daha kolay sağlanır. Özellikle ilk üç ay bebeğinizi sık sık kucağınıza alın.

2-Şişman çocuk sağlıklıdır! Şişmanlık sağlık değil, sağlıksızlık göstergesidir. Hem çocukluk çağı hem de erişkin dönem için hipertansiyon, damar sertliği, şeker hastalığı, ortopedik bozukluklar, pişik, solunum yolu enfeksiyonları, psikolojik bozukluklar gibi birçok hastalıkla ilişkisi saptanmıştır. Dengeli beslenenen çocuk zayıf da olsa sağlıklıdır.

3-Dondurma hasta eder! Dondurma gibi serinletici yiyecekler sağlık kurallarına uygun olarak hazırlandıktan sonra, üretim ve son kullanma tarihlerine dikkat edilerek tüketilmelidir. Dondurma yemeklerden sonra verilmelidir. Böylece hem çocuğun iştahının kapanmasına neden olmaz hem de boş midede soğuk besinin yol açabileceği karın ağrıları görülmez. Yavaş yavaş ve yalayarak yenilir ve beraberinde su içilir ise boğaz ağrısı veya tahrişine yol açmaz.

4-Çocuğu üşütmemek için kalın giydirmek gerekir! Çocukları üşüteceği endişesi ile kalın giydirmek, sarıp sarmalamak terlemelerine ve hastalanmalarına yol açar.

5-Banyo yaparsa üşütür! Çocuklar banyo yapmaktan hasta olmaz. Hasta çocuk bile banyo yaptığında tıkalı burnu açılır; vücudundan ter ve toksinler atılır. Sadece hastalık dönemlerinde uzun banyo yapılmamalıdır.

6-İştah açıcı şurup işe yarar! Vitamin şuruplarının iştah açtığı hazırlayıcı firmalar tarafından sıklıkla vurgulanmaktadır. İyi beslenmeme nedeniyle bazı çocuklarda yeterli büyüme sağlanamıyor ise, hekim önerisi ve kontrolü ile bazı vitamin ilaçlarını kullanmak gerekebilir. Allerji ilaçları ve hormonlu ilaçlar yan etki olarak iştah artışı yaparlar. Bu nedenle çocuklarda uzun süreli bu ilaçları kullanılmaları önerilmemektedir.

7-Soğuk algınlığı mı? Üşütme mi? Soğuk algınlığı (Nezle) toplumda en sık görülen üst solunum yolu enfeksiyonu hastalığıdır. Sıklıkla hava değişim dönemlerinde görülen bu hastalığa neden olan 100’den fazla virüs vardır. Hasta kişilerin hapşırıp–öksürmesi ile havaya karışan mikroplar, sağlam kişilere burun, ağız ve göz aracılığı ile bulaşır. Yuva, kreş, okul çocuklarında salya, sümük ile temas etmiş eller, oyuncaklar, yüzeylere dokunma yolu ile de bulaşma olur. Açık havada, rüzgarda kalıp üşütmek ile ilgisi yoktur.

8-Midesini üşüttü diye kusuyor! Mide ve barsak hastalıkları virüs ya da bakterilerle oluşur. Soğukta kalma sonucu oluşmaz. Karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal, gaz çıkarma gibi belirtilerle seyreder.

18 Mayıs 2012 Cuma

İlk Yaş Günümüz ve İlk Anneler Günümüz



"Göz açıp kapayıncaya kadar geçti" derler. Bizimde Mete'nin doğumu ile başlayan yeni yaşamımızın ilk yılı göz açıp kapayıncaya kadar geçti gitti. Artık Mete 1 yaşında dünyalar tatlısı bir bebek. 

Özel günleri özellikle doğum günlerini kutlamaya özen gösteririm. (Bazen kaçırabiliyorum ama sonrasında telafi etmeye çalışıyorum.) Bu sefer söz konusu oğlumun doğum günü olunca bende ayrı bir heyecan başladı ve bir ay öncesinden doğum günü organizasyonuna başladım. Kimler neler yapmış, nerede kutlayabiliriz gibi konularda yeni fikirler edinmek için internette araştırmalar yaparak organizasyon çalışmalarıma başladım. 

Heyecan ve koşturma içinde geçen ay boyunca davetli listesi, davetiye, menü, Mete'nin kıyafetleri vb. hazırladım. Ayrıca doğum gününü evde yapmaya karar verdiğimiz için evi süslemede kullanacağım malzemeleri almak için bir iki kere öğle arasında alelacele Eminönü gittim. Tabi bu hazırlıkların en önemlisi oğlumun ilk yaş günü pastasını kendim yapacağım için pastayı nasıl süsleyeceğime karar vermek oldu. 


Davetiyemiz
İlk yaş günü partimizin konsepti olarak Winnie the Pooh ve bir bebeğin dünyasına yakışan şekilde rengarenk, süslü bir ortam olarak belirledim. Doğum günümüz anneler gününe denk geldiğinden dolayı dışarıda bir yerde yer ayarlamak zor olacağı için evimizde kutlamaya karar verdik. Davetli listemdeki herkesi arayarak ve mail adresi olanlara davetiye göndererek Mete adına davet ettim.  

Çarşamba akşamından pasta hazırlıklarına başlayarak, pastanın üzerine süs olarak koyacağım şeker hamurundan Winnie the Pooh karakterini hazırladım. Hazırlıklar için yardıma gelen annem ile birlikte menümüzde yer alan diğer tuzlu ve tatlı çeşitlerini zaman azaldıkça artan stres ile hazırladık. Pon-pon pastayı (mozaik pastanın küçük toplar olarak hazırlanıp hindistan cevizine batırılmış hali) servis ederken kullanacağım kürdanları süslemek için hazırladığım flamaları bir gece dizi seyrederken annem ile birlikte tamamladık. Heyecanımın tavan yaptığı Cumartesi gecesi ilk olarak oğlum için özel olarak hazırladığım pastamın süslemesini tamamlayarak, yine kendi ellerim ile hazırladığım kurabiyelerimin süslemesini bitirdim. (Bu noktada anneme ve Özlem'e teşekkürü bir borç bilirim.) Pazar günü son olarak evimizin süslemesini yaparak ve sıcak yiyeceklerimizi pişirerek misafirlerimizi beklemeye başladık.

Televizyon ünitemizi balonlar ve zincir süsler ile renklendirdik.
Aynalarımızı Mete'nin resimlerinin çerçevesi olarak kullandık.

Sahte uçan balonlarımız ile tavanımzı süsledik

Salon kapımızda balonlarla renklendi.


Oğlum için ellerimle yaptığım pasta


Pon-pon pastalar için özel olarak hazırladığım flamalı kürdanlar
Oğluma özel hazırladığım kurabiyeler
Anneanne elinden cup kekler
Annemin hazırladığı tuzlularımız
Masamızın son hali
Çekirdek aile olarak mutluluğumuz

Büyük ailemizle birlikte mutluluğumuz
Sakaryalı kartallar
Sponsor: F. Papin

Mete, henüz doğum günü olduğundan, yaşına girdiğinden pek bir şey anlamıyor ama o gün sevdiği insanları çevresinde görmekten çok mutlu oldu. 

İlk doğum günümüzde ve anne olarak kutladığım ilk anneler günümde partimize gelerek, mesaj atarak, telefonla arayarak bizi yalnız bırakmayan dostlara çok teşekkür ederiz. Hepinizi çok seviyoruz.

16 Mayıs 2012 Çarşamba

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Bebekler İçin Gerekli Vitamin ve Mineraller


Mete, bugünlerde 7. dişini çıkartıyor ve bu süreçte iştahsızlık yaşıyor yada dişi ve diş etleri acıdığı için yemek yemek istemiyor. Nedenini tam olarak bilemesem de yemek miktarımız azalırken yedirme süremiz uzadı. Bundan dolayı bende "Yeteri kadar besleniyor mu?" kaygısı başladı. İnternette biraz araştırma yapmaya başladım ve aşağıda ki yazıyı sizinle paylaşmak istedim.

Bebekler için gerekli vitamin ve mineraller


Sağlıklı, çeşitli gıda gruplarından dengeli tüketen, düzenli doktor kontrolünde olan bebeklerin vitamin ve mineral takviyesine gereksiniminin olmadığını belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Elif Dağlı, hangi vitaminlerin/ minerallerin ne işe yaradığını ve hangi yiyeceklerde bulunduğunu anlattı.
Günümüzün anne-babaları çocuklarına vitamin vermeyi görev bilmeye başladılar. Bilimsel araştırmalar sağlıklı, enerjik çocukların ihtiyacı olmadığı halde vitamin ve mineral kullandığını ortaya koymaktadır. Halbuki dışardan vitamin ancak eksiklik varsa verilmelidir.
Vitamin ihtiyacı olan bebekler
• Beklenen ağırlığın altında olan,
• Yetersiz ve dengesiz beslenen,
• Kronik hastalığı olan çocukların vitamine ihtiyacı vardır.
Gerekmediği halde vitamin almanın zararları
• Bulantı
• Kusma
• Karın ağrısı
• Karaciğer bozukluğu
 Sinirsel problemler
Çok çeşitli yiyecek tüketmek en iyi yöntemdir. Meyve, sebze, tahıl, süt ürünleri, yağsız et, tavuk, balık, baklagiller, yumurta, ceviz, fındık beslenmede bulundurulmalıdır. Doymuş yağlar, kolesterol, tuz ve şeker en aza indirilmelidir. Bu kurallara göre beslenen çocukların aileleri, çocuklarına hala vitamin verme konusunda kararsızlarsa doktorlarına başvurmalıdırlar.
Hangi mineral ne işe yarar, hangi yiyeceklerde bulunur?
Demir: Hızlı büyüme sırasında kan ve kas yapımında demir temel taştır. Demir eksikliğinde çocuklar huzursuzluk, depresyon, enfeksiyon yatkınlığı gösterir. Büluğ çağında demir eksikliği daha belirgin görülür. Adet görmeye başlayan genç kızlarda erkek çocuklara göre demir gereksinimi daha fazladır. En iyi kaynaklar hindi, sığır eti, karaciğer, ıspanak, fasulye ve eriktir.
Kalsiyum: Sağlıklı kemik gelişmesi için gereklidir. Çocukluk çağında eksik alınan kalsiyum, kemiklerin ileriki yaşlarda sağlam olmamasına neden olur. Süt, yoğurt, peynir, sardalya en iyi kalsiyum kaynaklarındandır. Kalsiyum, brokoli ve ıspanakta da bulunur.
Hangi vitamin ne işe yarar, hangi yiyeceklerde bulunur?
Vitamin A: Normal büyümeyi sağlar. Sağlıklı cilde sahip olmamıza yardımcıdır. Doku tamiri yapar. Süt, karaciğer ve sarı sebzelerde bulunur.
Vitamin B: Kırmızı kan hücrelerinin oluşumunu sağlar. Metabolik aktivitelere yardımcı olur. Et, balık, tavuk, süt, yumurta ve tahıllarda bulunur.
Vitamin C: Bağ dokusunu, kasları ve cildi kuvvetlendirir. Kemik gelişimine ve yara iyileşmesine yardımcıdır. Enfeksiyona direnci sağlar. Narenciye, çilek, ıspanak, brokoli ve brüksel lahanasında bulunur.
Vitamin D: Kemik oluşumunu sağlar. Kalsiyum emilimini ve bağışıklık sistemini düzenler. Eksikliğinde astım hastalığının ağırlaştığı ve atakların arttığı saptanmıştır. Balık yağı ve yumurta sarısında bulunur.

6 Mayıs 2012 Pazar

Sapanca - Naturköy

29 Nisan pazar günü, eşimin lise arkadaşları ile Sapanca'da düzenledikleri kahvaltıya gitmek için erkenden kalktık. (Tabi haftasonu olduğu için erken diyorum. Saat 8:30 civarı uyandık) Ben ve eşim hemen giyinip hazırlandık fakat ufak bir sorunumuz vardı. Her sabah erkenden uyanan Mete hala yatağında mışıl mışıl uyuyordu. Uyanmasını beklersek çok geç kalacağımızdan dolayı istemeye istemeye Mete'yi uyandırdık. 


Mete ile birlikte yola çıktık. Evde hazırladığım kahvaltısını yolda Mete'ye yedirmeye çalıştım fakat giden bir araç içinde hiç durmadan bir sağına bir soluna dönen bir bebeği doyurmak dünyanın en zor işlerinden biri olduğu ve bu konuda başarılı olamadığım için en yakın dinlenme yerinde 10-15 dakika mola vermek zorunda kaldık.

Yol boyunca hava kapalı ve her an yağmur yağacak gibi olsada Sapanca'ya vardığımızda hava açmış ve bulutlar  kenara çekilerek yerini güneşe bırakmıştı. 

Baharın gelmesi ve havaların güzelleşmesiyle birlikte haftaiçi evde kalan oğlumuzu haftasonu açık havaya, güneşe çıkatmaya çalışıyoruz. Bu kahvaltıda bu bakımdan Mete için harika oldu. Sapanca'da Naturköy Tesisine gittik. Gerçekten çok güzel bir tesis ortasından gürül gürül bir dere akıyor. Her yer yemyeşil, tertemiz hava. Yolunuz Sapanca'ya düşerse burayı mutlaka görün derim. Detaylara http://www.naturkoy.com.tr adresinden bakabilirsiniz.

Eşim yıllardır arkadaşlarını görmediğinden dolayı onun rahat rahat arkadaşları ile vakit geçirmesi için ben hızlıca bir şeyler yiyerek Mete'yi aldım ve çimlerin üzerinde oynamaya başladık. Mete, bir hafta önce ilk defa çimlerin üzerine oturmuş ama korktuğu için çimleri elleyememişti (http://meteileyeniyasam.blogspot.com/2012/05/23-nisan-tatilimiz.html?spref=fb). Bu sefer ise artık çimlere, doğaya alıştı. İlk önce oturup etrafındaki papatyalardan birini kopartmayı başardı. Daha sonrasında ise son noktayı koydu ve çimlerin üzerinde emeklemeye başladı. 

Sapanca'ya kadar gidilip Adapazarı'nda ıslama köfte yenmeden İstanbul'a dönülmez tabi. Akşama doğru kahvaltı grubundan kalanlar ile Adapazarı'na geçerek ıslama köfte yemeğe gittik. Lokantanın çocuk parkında salıncak olmadığı için Mete'yi kaydıraktan tutatak kaydıydım. Ben korkucağını, sevmeyeceğini düşünürken tam tersi Mete bu yeni tanıştığı oyuncağa bayıldı. Mete'nin kahkahaları arasında benim gücüm yettiği kadar kaydık. 

Gece eve döndüğümüzde ilk işimiz Mete'yi yıkamak oldu. Tüm gün oyun oynadıktan ve banyo yaptıktan sonra hemen uyuyacağını düşünüyordum ama temiz havanın verdiği enerjiden olsa gerek Mete'yi o gece uyutmak için büyük bir mücadele verdik. 


3 Mayıs 2012 Perşembe

23 Nisan Tatilimiz

23 Nisan Pazartesi'ye geldi ve ben bir günlük iznimi 24 Nisan Salı günü kullanınca oğlumla dört günlük tatilimiz oldu. Fakat eşim bu tatilimizde bizimle beraber olamadı, iş dolayısı ile ülke dışına çıkmak zorunda kaldı. Durum böyle olunca bende annemi yanımızda yol arkadaşı olması için çağırdım ve hep beraber gezerek İzmit'e gittik.

Kaan ve Eylül oturarak kitaplarını okuyorlar
İlk akşam abimlere misafir olduk. Tüm akşam Kaan, Eylül ve Mete'nin peşinde sürekli ayakta kaldık. Ama bu gecenin en önemli olayı Mete'nin Kaan ve Eylül'den oturularak oyuncakla oynandığını görmesi ve öğrenmesi oldu.

 Bebekler genel olarak önce sağlarına sollarına dönmeyi öğrenip daha sonra sırayla emeklemesini, oturmasını, tutunarak ayağa kalkmasını, sıralamasını (tutunarak bir hatta yürümeyi), koltuğa çıkmasını ve en son yürümesini ve koşmasını öğrenir. Mete ise bu normal sürece tam olarak uymadı malesef. İlk olarak sağına soluna dönmeyi sonra komando şeklinde sürünecek emeklerini öğrendi ama bundan sonra içinde halen devam eden tırmanma merakıyla oturma kısmını atlayarak ayakta durmasını öğrendi. Ben oturtsam bile dik oturamadığı için hemen yatar pozisyona geçip bir yere tutunarak ayağa kalktı. Bundan dolayı Mete'yi oturup oynarken görmedim.
Mete ve Eylül sabah annemin yanında keyifteler
Tatilimizin 2. ve 3. gününde teyzeme geçtik. Teyzemin evininin önünde yeşil alan ve çocuk oyun alanı bulunuyor. Hava çok güzel olduğu için Mete ile birlikte bu parkta bol bol vakit geçirdik. Anne oğul salıncak sefası yaparak etrafımızda oyun oynayan diğer çocukları seyrettik, gözlemledik. Ayrıca o gün Mete için iki tane ilk yaşandı. 

Birincisi, Mete çim ve toprak ile tanıştı. İlk defa çimlerin üzerine oturdu. Ama şaşkınlıktan elini hiç bir şeye süremedi. Sanırım biraz korktu. Sadece merakla çevresini inceledi ve etrafında dolaşan çocukları izledi.


İkincisi ise Mete, ilk defa canlı tavşan gördü. Dediğim gibi evin önü yeşillik ve yeşilliğe bakan evlerin çocukları hem birbiri ile arkadaş hemde hepsinin bir tavşanı var ve hepsi bir araya gelip tavşanları ile oynuyorlar. (Sanırım site çocukları arasında bu sıralar moda tavşan beslemek. Benim yaşımda olanlarda küçüklüğünde benzer şekilde hayvan beslemişlerdir. Çocukluğumda, abim ve arkadaşlarla bir sokak köpeğini sahiplenip ona bakmıştık.) Mete ise etrafında zıplayarak dolaşan bu sevimli hayvanları merakla izledi, dokunmak istedi ama yapamadı.  




Tatilimizin son günün yani 23 Nisan'da Mete, annem ve teyzem hep beraber Seka Park'a gittik. Seka Park; her tarafta koşturan, rengarenk uçurtmalarını uçuran, bugüne özel olarak kurulan şişme oyun alanlarında oynayan, zıplayan çocukların cıvıltıları içinde, 23 Nisana yakışan bir güzellikteydi. Böylece Mete'de ilk 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını, açık havada çocukların arasında kutlamış oldu. 



2 Mayıs 2012 Çarşamba

1 Mayıs Çifte Bayram

Dün süt iznim dolayısıyla işe gitmedim. Öğle yemeği için eşimin yanına gittim. Eşim ve bir iş arkadaşı ile güzel bir yemek yedikten sonra yanlarından ayrıldım ve bir alış veriş merkezine gittim. Malum Mete'nin doğum gününe sayılı günler kaldı. O gün için Mete'ye özel bir kıyafet almak istiyorum ama henüz bütçeme uygun aradığım kıyafeti bulamadım. 

Dün evden çıkmadan önce "Yarın iş var." diye düşünürken yarının 1 Mayıs ve resmi tatil olduğunu fark ettim. Tabi hafta sonu ile birlikte toplam 4 gün tatil. Bundan daha güzel bir şey olamaz diye düşündüm ama oldu. Bu sabah eşimle birlikte uyandığımızda Mete halen yatağında mışıl mışıl uyuyordu. Eşim "Hadi bugün kahvaltıyı dışarıda yapalım sonrada sinemaya gidelim." dediğinde cevabım hiç düşünmeden evet oldu. (Önemli Not: En son 22 Kasım'da yani eşimin doğum gününde Mete'yi halasına bırakarak sinemeya (Anadolu Kartalları) gittik. Mete'yi alamaya gittiğimizde saat 10'dan 12'ye yani biz gelinceye kadar hiç susmadan ağladığını öğrendik. O günden beri Mete'yi gece bir başkasına bırakmaya cesaretimiz yok.)

Eşim ve ben kıyafetlerimizi sessizce alarak odadan çıktık. Niyetimiz hemen hazırlanıp Mete uyanmadan evden çıkmaktı fakat Mete bizden önce davrandı. Hemen bakıcımız Mete'yi yatağından alarak salona götürdü. Eşim ve ben ise bir süre evde Mete'den saklanarak hazırlandık. Fakat evden tam çıkacağımız zaman eşimin telefonu ve cüzdanının salonda yani Mete'nin yanında olduğunu fark ettik. Yapacak bir şey yoktu tabi. Eşim kendini göstermek zorunda kaldı. Ben ise Mete'ye görünmeden evden çıktım. Aslında bu her sabah yaşanan bir durum. Ben haftaiçi her sabah işe gitmek için 7'de evden çıkıyorum ve Mete genelde uyuyor oluyor. Eşim ise daha geç saatlerde evden çıktığı için Mete babasını görüyor ve artık her geçen gün daha çok arkamızdan ağlıyor. Bu sabahta babasının peşinden ağladı. Ben ise karmakarışık bir ruh hali içine girdim. Bir yandan çok uzun zamandan sonra eşim ile baş başa zaman geçireceğimiz için seviniyordum bir yandan da Mete'yi ağlarken bıraktığımız için büyük bir suçluluk duygusu yaşıyordum. İçimden bir ses geri dön oğlunla otur diyordu diğer bir ses ise bu fırsat bir daha gelmez yola devam diyordu. Sonra düşündüm. Mete'nin bu kadar uzun süre uyuması, bizden sonra kalkması görülmemiş bir şeydi. Bu bir işaret olmalıydı ve bu günün keyfi çıkartılmalıydı. Yani yola devam.

Eşimle önce Mado'da güzel bir kahvaltı yaptık sonra gidecek bir film aradık. Şansımıza çok beğendiğimiz, mutlaka seyretmek istediğimiz bir film yoktu. Sonunda Çifte Soygun filmine karar verdik ve sinemaya girdik. Tabi tüm gün elimizde telefonlar Mete'nin resimlerine baktık ve Mete hariç başka bir konuda muhabbet etmedik. Sinema sonrasında hemen eve gelerek Mete ile hasret giderdik. 






Kaan ve Dedesinin Maceraları (Mete'ye Özel Masal)

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde Kaan diye bir çocuk varmış. Kaan ile dedesi birgün birlikte parka gitmişler. Kaan'ın dedesi bankta moturmuş gazetesini okurken Kaan çimenlerin üzerinde topu ile oynuyormuş.

Kaan, hızlıca topuna vurmuş ve topu karşıdaki çalılıkların arasına gitmiş. Topunun peşinden, Kaan çalılığa doğru koşmuş. Tam topunu alacakken çalılığın içinden gelen "cik cik cik" diye bir ses duymuş. Kaan, sesin geldiği yere bakınca çalıların arasında yavru bir kuş görmüş. Yavru kuş kanadını incilttiği için uçamıyormuş. Kaan, minik kuşa yardım etmek istemiş ama ne yapması gerektiğini bilememiş. Aklına dedesine sormak gelmiş. Nede olsa dedesi her şeyi biliyormuş. Minik kuşada nasıl yardım edebileceğimi bilir diye düşünmüş.

Kaan hemen dedesinin yanına gidip çalıların arasında minik bir kuş gördüğünü ve kuşun uçamadığını anlatmış. Kuşa nasıl yardım edebileceğini sormuş. Dedesi Kaan'ın elini tutmuş ve beraber minik kuşun yanına gitmişler. Dedesi Kaan'a "Minik kuşu veterinere götürmemiz gerekiyor." demiş. Kaan, "Veteriner ne demek dede?" demiş. Dedesi Kaan'a "Sen hastalandığında annenler seni kime götürrüyor?" diye sormuş. Kaan'da "Doktor amcaya götürüyorlar. Doktor amcada bana ilaç veriyor." demiş. Dedesi "Tamam Kaancım. İnsanlar hastalanınca doktora giderler. Hayvanlar ise hastanınca veterinere götürülür ve veteriner onları tedavi eder." diye anlatmış.

Kaan ve dedesi minik kuşu çalıların arasından alıp veterinere götürmüşler. Veteriner minik kuşu muayene etmiş ve Kaan'a "Bir kaç gün minik kuşa çok iyi bakman gerekiyor. Ona bu ilaçlı yemleri vermelisin." demiş.

Kaan, bir kaç gün evlerinin balkonundaki kafes içinde minik kuşa ilaçlı yemi ve su vermiş. Minik kuş, bir-iki gün sonra iyileşmiş ve tekrar uçmaya başlamış.

Kaan ve dedesi, minik kuşu alıp tekrar parka, minik kuşu buldukları çalıların yanına gitmişler ve minik kuşu bırakmışlar. Minik kuş seviçle "cik cik cik" diye öterek yuvasına doğru uçmuş. Kaan, minik kuşun arkasından sevinçle el sallamış.



Not: Bu masalı Mete'ye anlatıyorum. İlk zamanlar basit bir hikayeyken her anlattigimda yeni bir detay ekliyerek gelişti. Masalımın ana teması hayvan sevgisi ve ekstra olarak meslekleri öğrenmek.

Mete şimdilik pek birşey anlamıyor ama zamanla anlayacaktır diye umuyorum.

İlerleyen günlerde Kaan ve dedesinin yeni maceralarında görüşmek üzere.