22 Nisan 2012 Pazar

Anne kime denir? Baba kime denir?

 
‎* Aynı anda kendi çantasını, çocuğunun çantasını, çocuğunun oyuncak kutusunu, m...arket torbasını, çocuğunun ayakkabısını ve hatta çocuğunu taşıyan; bir yandan da ev anahtarını bulmaya çalışan kişiye ANNE; bilgisayar çantasını karısına vererek sadece oğlunu kucaklayana da BABA denir.
 
* 5 dakikada duş alıp 10 dakika içinde hem kendisini... hem de çocuğunu hazırlayana ANNE; o 15 dakika boyunca gömleğine uygun kazak aramakla uğraştıktan sonra kapının önünde çantasını toparlayan karısına 'daha hazırlanmadın mı?' diye sorana BABA denir.
 
* Uykusuzluktan süründüğü halde uyumamakta direnen çocuğuna söylenen kişiye ANNE; 'uykusu yok belli, olsa gider yatar zaten' diyene de BABA denir.
 
* 1 saatte üç çeşit yemek, üstüne de salata hazırlayıp bir yandan da çocuğunu yedirene ANNE; iki tane amerikan servis koyarak 'sofrayı hazırladım' diyene de BABA denir.
 
* Gecede beş kere kalktığı halde şikayet etmeye hakkı olmayana ANNE; 'dün gece uykum bölündü oğlanın ağlamalarından' diye şikayet edene de BABA denir.
 
* Çocuğu hastalandığında sabaha kadar başında bekleyene ANNE; işten evi arayarak karısına 'ilaçlarını verdin mi?' diye sorana BABA denir.
 
* Pazar sabahı havanın güzel olduğunu görüp çocuklarını parka götürmeyi planlayana ANNE; 'bu havada spor yapmalı, siz parka gidin ben koşacağım' diyerek kendini sokağa atana BABA denir.
 
*Tüm bunları açık açık yazana ANNE; 'hiç de değil, market torbalarını sana taşıtmıyorum' diyerek duruma son noktayı koyana da BABA denir.
.............veee

*Bu diyalogların sonunda birbirine hala gülümseyenlere da AŞIK denir.
 

18 Nisan 2012 Çarşamba

Mete ile bahçede oynamaya çıktık

Çok soğuk geçen kış bitti ve nihayet güneşli, güzel ilk bahar günleri geldi.

İş çıkışı servisten inip; kuş cıvıltılarını dinleyerek ve tomurcuklanan ağaçları seyrederek eve doğru yürürken içim neşe ile doldu. Bahar havası günün tüm yorgunluğunu aldı ve eve hiç girmek istemedim. Fakat evde Mete beni bekliyordu ve eve gitmek zorundaydım. Sitenin bahçesinden içeri girdiğimde bahçede koşturan, saklambaç oynayan çocukları görünce kararımı verdim.

Ayrıca kış boyunca Mete hafta içi bakıcısı ile evde kaldı. Hafta sonları ise ailecek evden dışarı çıksakda alışveriş merkezi, lokanta, arkadaşlara ev ziyareti gibi kapalı mekanlara gezmeye gittik. Mete, henüz 11 aylık olsada her çocuk gibi onunda ev dışında, taşla toprakla oynamaya hakkı var.

Bunlardan dolayı eve girer girmez Mete'nin üstünü değiştirdim ve birlikte bahçeye çıktık. Mete'nin ellerinden tuttum ve "Hadi oğlum nereye gitmek istiyorsan gidelim." dedim. Mete heyecandan nereye gideceğini şaşırdı. Herşey ilgisini çekiyordu. Ufak, rengarenk bahar çiçeklerinin yanına mı gitse, diğer çocukların yanına mı gitmeyi denese, çalıların yapraklarını tutup koparmayı mı denese...

Biz bahçede dolaşırken yanımıza sitemizin cocuklarından Çiğdem geldi. Mete, Çiğdem ablasını hiç yadırgamadı ve hemen onunlada oyun oynamaya başladı. Çiğdem ablasının elinden tutarak bahçede tur atmaya devam etti.



17 Nisan 2012 Salı

Mete'nin İlginç Oyuncakları

Her aile gibi bizde, hamile kaldığım günden beri, Mete'yi düşünerek her alış verişimizde mutlaka Mete'ye küçük yada büyük bir şeyler aldık ve almaya devam ediyoruz. Bu alış verişlerimizin çoğunda da bir oyuncak yer alıyor. Özellikle ben, oyuncak reyonlarında kendimden geçip bütün oyuncakları almak istiyorum. Sonra kendimi frenlemeye çalışıyorum ama bu sadece tüm reyonu satın almamı engelliyor, kasaya vardığımda elimde mutlaka en az bir oyuncak oluyor.

Yeni oyuncak ile eve geldiğimde ise büyük bir heyecanla Mete'ye oyuncağı uzatıyorum. Bu sırada Mete'nin sevinçten deliye dönüp ellerini çırpmasını, alkış yapmasını, yüzünde gülücükler açmasını bekliyorum. Fakat gerçek böyle olmuyor. Mete oyuncağa bakıyor, sadece kısa bir an merakla oyuncağı tutup evirip çeviriyor, ağzına götürerek tadına bakıyor ve sonra fırlatıyor. Ama ben ümidimi yitirmeden aldığım tüm oyuncakları tekrar tekrar Mete'nin önüne getiriyorum. Oyuncaklar her zaman halının üzerinde olduğu için de evimiz daima dağınık görünüyor. İlk başlarda bu durum beni rahatsız etse de artık alıştım. Hatta eşimle birlikte mutfakta çöp tenekesinin yanında oyuncak köpek görmeyi, banyoda bir kurbağa ile karşılaşmayı çok seviyoruz.


Biz inatla oyuncak almaya devam etsek de Mete, "Bana bu kadar oyuncak masrafı yapmanıza gerek yok." dercesine kendine çok ucuz, bizim için maliyeti sıfır olan oyuncaklar buluyor ve onlarla büyük bir zevkle oynuyor. Bu oyuncaklar ne diye merak ederseniz cevabı: Telefon kılıfı, büyük veya küçük her türlü su şişeleri, favorisi ise Coca Cola Zero şişesi, her türlü kablo, bilgisayar, mause, kulaklık, televizyon sehpasının çekmeceleri, dolabı, uydu vericisi, ayakkabılıktaki terlikler, çanta sapları v.b. olarak sıralayabilirim.












Mete ile birlikte dışarıya çıktığımızda yanımıza rengarenk, şirin oyuncaklar yerine mause, çeşitli kablolar v.b. alarak gidiyoruz. Tabi bir yere oturup bu oyuncakları ortaya çıkardığımızda etraftakilerin bakışlarını tahmin etmek pek zor değil sanırım.

Bütün bunlara rağmen uslanmaz bir anne olarak ben Mete'ye oyuncak almaya devam edeceğim. Sonuçta biliyorum ki günün birinde Mete kendi istediği oyuncak için ağlayıp, oyuncağı almamız için bize ısrar edecek. İşte o güne kadar, ben kendimi tatmin etmek için kendi istediğim oyuncakları Mete'ye almaya devam edeceğim.

16 Nisan 2012 Pazartesi

Folik Asit Bebeklerin Konuşmasında da Etkiliymiş

Daha önceki "" başlıklı yazımda folik asitin hamilelikteki yararlarından bahsetmiştim. Yapılan yeni bir araştırmada ise hamilelik döneminde folik asit takviyesi alan annelerin çocuklarında konuşma geriliği görülme olasılığının %50 oranında azaldığı görülmüş. Konuyla ilgili haberi aşağıda okuyabilirsiniz.







Hamilelikte folik asit takviyesi


Yapılan bir araştırmaya göre, hamilelik döneminde gerçekleştirilen folik asit takviyesinin, doğacak bebekte konuşma geriliği riskini azalttığı açıklandı.
Norveçli bilim adamlarının yaklaşık 100 bin anne ile yaptığı ve Amerikan Tıp Derneği’nin dergisinde (JAMA) yayımlanan araştırma, hamilelikte folik asit alanların çocuklarda konuşma geriliği görülmesi ihtimalinin neredeyse yarı yarıya azaldığını gösterdi.
Araştırma çerçevesinde, çocukların 3 yaşına geldiğindeki konuşma becerisi değerlendirildi. Annesi hamilelikte folik asit alanlarda bu yaşta tam cümle kuramayan çocukların sayısının, folik asit almayanların çocuklarına oranla neredeyse yarı yarıya az olduğu tespit edildi.
A.A

15 Nisan 2012 Pazar

İlk defa Mete dişlerini fircaladı

Oğlum Mete artık 11 aylık ve mini minnacık 6 tane dişe sahip. Bir çok bebeğe göre dişleri çıikarken Mete'yi çok zorlamadı. Hafif ve kısa süren ateşlerle atlattı. Umarım geri kalan tüm dişleride bu şekilde oğlumu ve dolayısıyla beni fazla zorlamadan çıkar.

Oğlumun her dişi gülüşünü dahada sevimli hale getiriyor. Fakat dikkatli olmazsak parmaklarımızı tuttuğu gibi ağzına götürerek, dişlerinin keskinliğini test etmek istercesine bizi ısırıyor. Son günlerde eşim sık sık "ah" diye inliyerek ve parmağını tutarak evde dolanmaya başladı. Tabi bunu bir oyun sanan Mete'nin ağzı kulaklarına varıyor.

Mete, henüz 11 aylık bir bebek olsada dişlerinin bakımına şimdiden başlamamız gerekiyor. Süt dişleride olsalar, diş sağlığını korumamız ve Mete'nin diş fırçalama alışkanlığını şimdiden kazanması için ona bebeklere uygun diş fırçası ve diş macunu aldım. Bu gecede ilk defa dişlerini fircalamaya çalıştık. Mete'yi yürütecine oturup banyoya getirdim ve eline oyalanması için çok sevdiği saç kurutma makinasının kablosuna verdim. Mete diş fırçasını önce ısırmaya çalıştı. Zorla dişlerinin arasından diş fırçasını çıkartarak dişlerini iki saniye fırçaladım. Fakat, Mete bundan pek hoşlanmadı ve başını hemen ters yöne çevirerek kaçtı. Bir iki sefer daha aynı şekilde deneme yaptıktan sonra bu akşam için yeterli olduğunu düşünerek bıraktım. Bu sayede geceleri yatmadan önce yaptığımız hazırlıklara yeni bir iş daha eklendi. Artık, eşim ve ben, Mete'nin bu tür işlerini kendi kendine yapabileceği günlerini sabırsızlıkla bekliyoruz.

13 Nisan 2012 Cuma

Hamilik Öncesinde ve Hamilelikte Folik Asit Neden Kullanılıyor?

Oğlum Mete süpriz bir bebek değil. Eşim ile artık bir bebeğimiz olsun diye düşünmeye başladığımızda çocuğumuzun sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesi için ilk olarak vücudumu hamilelik dönemine hazırlanmam gerektiğini biliyordum. Bundan dolayı ilk olarak yediğime içtiğime dikkat ederek daha sağlıklı beslenmeye çalıştım. Çok kilolu olmamakla birlikte hamilelik dönemimde kilo alacağımı düşünerek 1-2 kiloda olsa vermeyi hedefledim ama pek başarılı olamadım. Ayrıca yaptığım araştırmalar sonucunda hamileliğe hazırlık dönemimde, hamileliğimin 3 ay öncesinde folik asit kullanmaya başladım. Peki neden Folik Asit?

Folik Asit, B grubundan bir vitamin ve B9 ismi ile anılıyor. Yapılan pek çok araştırma sonucunda folik asitin aminoasit metabolizmasında ve DNA yapısında rol oynadığı, hücre büyümesi ve gelişimini artırarak doku oluşumunda büyük rol oynadığı ortaya çıkmış. Ayrıca hamilelik sırasında, hatta hamilelikten önceki 3 ayda günlük 400 mg folik asit alımının bebeklerde merkezi sistem anomalilerinden omurgada açıklık (Spina bifida) ve kafa tasının bir kısmının gelişememesini (anensefali) önemli oranda azalttığı tespit edilmiş. Bunun yanında folik asit eksikliğinin erken doğuma ve kalp anomalilerine de sebep olabileceği iddia edilmekte.

Folik asit, koyu yeşil yapraklı sebzeler, tüm tahıllar, kuru baklagiller ve hayvansal gıdaların bir çoğunda bulunmakta. Aşağıdaki tabloda bazı gıdalarda ne kadar folik asit bulunduğu gösterilmiştir. Ancak ısı ve ışık  folik asit oranını azaltmakta. Bundan dolayı azami yararın sağlayabilmek için sebze ve meyveleri taze olarak ve mümkün olduğu kadar az pişirilmiş şekilde tüketilmesi gerekiyor. Folik asit, besinlerin yanı sıra tablet olarakda alınabiliyor.

Normal bir insanın günlük olarak serbest folat üzerinden 200, toplam folat üzerinden ise 300 mikrograma ihtiyacı var. Hamilelik döneminde ise folik asit ihityacı yaklaşık %50 oranında artmakta. 

100 Gram Gıdadaki Folat Miktarı
GıdaSerbest (mg)Toplam (mg)
alabalık-750
fıstık-280
piliç eti-250
ıspanak170200
maydanoz-170
karaciğer-140
brokoli-111
lahana-100
böbrek6080
esmer ekmek1550
beyaz ekmek830
portakal1324
marul2020
muz1020
yumurta1020
sığır eti47
elma / üzüm36
koyun / tavuk eti36
pişmiş yumurta25



Hamilelik dönemimden önce doktor kontrolümde de doktorum folik asit kullanmamı istedi. Ayrıca hamililiğimin ilk 4 ayında da doktorumun kontrolünde folik asit kullanmaya devam ettim.






Tırnak Kesme Törenimiz

İlk olarak şunu söylemeliyim ki bebeklerin tırnakları çok çabuk uzuyor. Bu kötü haberdi. İyi haber ise tırnakları bizim tırnaklarımız kadar sert olmuyor ve biraz uzandıktan sonra tırnak makasına ihtiyaç olmadan, bebeğinizin canınıda hiç yakmadan kopartabiliyorsunuz.

Mete'nin de tırnakları çok çabuk uzadı. Hatta daha hastanedeyken Mete'nin tırnakları uzamıştı. Hemşiremiz "Elinizle tırnaklarını kopartabilirsiniz." dediğinde "Ne kadar saçma bir öneri. Hem tırnak elle kopartılabilir mi? Ayrıca bebeğimin canı yanar." demiştim anneme. Ama aynı gün gördümki Mete'nin uzayan tırnaklarından bazıları kendiliğinden kopmaya başlamıştı bile. Ve tırnağı tuttuğumda derinin soyulması gibi tırnak çok kolay ve acısız biçimde kopmuştu.

Kısa bir süre bu şekilde idare ettikten sonra artık tırnak makası kullanmamız gereken gün geldi çattı. Tırnak makasını elime aldım ve Mete'yi önüme yatırdım. Sol elinin baş parmağını tuttum ve tırnağını kesmeyi denedim. Fakat acemi bir anne olarak korktuğum başıma geldi ve tırnakla birlikte etinide tuttum. Panikle ve gözümde akmaya hazır göz yaşlarıyla tırnak makasını elimden attım. Korkudan biz kez daha denemeye cesaret edemedim. Zaten zavallı oğlumun parmağıda hafiften morarmıştı. Bu işi haftasonu ziyaretimize gelecek, 6 yasında bir oğlu ve 8 aylık bir kızı olan deneyimli anne, Özlem'e (yengeme) bırakmalıyım diye düşünürken annem odadan içeri girdi ve tırnak kesilmeden önce bebeğin elinin babasının cebine sokularak para tutturulduğu geleneğinden bahsetti. Fakat bunun ne anlama geldiğini tam olarak bilmiyordu. Annemin bildiği kadarıyla bebeğin zengin olması yada hırsız olmaması için böyle yapılırmış. Sonuç olarak benim için yeterince zor olan tırnak kesimi artık bir törene dönüşmüş oldu.

Bebekle ilgili bu tür bir çok törensel gelenek var ve annem tarafından bu konularda sürekli uyarıldım. Bebeğime zararı olmayacağını düşündüğüm, aklıma yatan, yapılmasında bir sakınca olmadığını düşündüğüm bu tür geleneklerde sesimi çıkarmadan annemin sözünü dinledim. Birde tabi klasik olarak gece tırnak kesilmez denildiğinden, daha çok eşim evde olmadığı için tırnak kesme işlemini ertesi gün yapmaya karar verdim. Ertesi gün tırnak kesmeye hazırlanırken, eşime, yanında ne kadar nakit var diye sordum. Eşim 30 tl var dediğinde bu miktar bana çok az geldi. Sonuç olarak her anne gibi bende oğlumun şimdi ve ileri ki hayatında hiçbir zaman para sıkıntısı çekmesini istemem. Bundan dolayı babasının cebine elini soktuğunda mümkün olduğunca çok para tutması gerekiyordu. Bu noktada pratik bir çözüm buldum ve eşimin cebine 30 tl ile birlikte banka hesaplarının bağlı olduğu kredi kartını koydum. Mete, eşimin cebine bizim yardımlarımızla elini soktuğunda tabi ki herhangi bir şey tutamadı. Yine oğlunun geleceğini düşünen bir anne olarak bu noktada da oğluma biraz yardım ettim ve para ile kredi kartını tutup cepten çıkartmasına yardımcı oldum. Böylece tırnak kesme törenimizin kolay ve eğlenceli kısmı bitti. İşin zor kısmına geldiğimde ise bu sefer önce derin bir nefes alıp rahatladım ve daha dikkatli bir sekilde Mete'nin tırnaklarını kestim. Umarım oğlum ülkesine, ailesine hayırlı bir evlat olur ve sağlıklı, huzurlu, mutlu, hayallerini gerçekleştirebileceği bir hayata sahip olur.

Aşağıda o günden hatıra olarak kalan resmi görebilirsiniz. Biliyorum oğlum bu resimde çok çirkin görünüyor ama o bur çirkin ördek yavrusu. Büyüdükce dünyanın en tatlı bebeği oldu (en azından anne babası için öyle).


6 Nisan 2012 Cuma

Mete ile tanışmamız

Mete, planlı bir bebek. Eşimle bebek sahibi olmaya karar vermeye karar verince ilk işim bir eczaneye gidip folikasit almak oldu. Daha sonra doktorumu ziyaret ettim tabi.

Sakin, mutlu, genel olarak rahat bir 9 ay sonunda doğum telaşı başladı. Belimdeki rahatsızlık nedeni ile doktorlarım sezeryan tavsiye edince Mete'nin doğum gününüde belirlemek ve planlamak bize kaldı.

13 Mayıs cuma gününü sectik ve o gun sabah erkenden 4 araçlık, 9 kişilik Mete'yi karşılama komitemizle hastaneye vardık. Hastanede doktorumuz ve fotoğrafçımız ile buluştuk ve artık tek eksik bizim için fazlasıyla bulanık olan siyah-beyaz ultrason resimlerinden tanıdığımız, bizimle sadece tekmelerine iletişim kurabilen Mete'nin aramıza gelmeseydi.

Saat 11'e doğru beni amaliyathaneye götürdüler. Saat 11:03'de Mete doğmuş. Ben hariç karşılama komitemiz bebek bakım odasının camının arkasında büyük bir heyecan ile Mete ile tanışmış. Eşimin somut bir sekilde babalığını hissettiği o ilk anı anlatmaya kelimeler yetmez bence. Onun gözleri herseyi anlatıyor.


Herkes, Mete ile tanışmanın heyecanı icinde beni unutmuş ve yaklaşık 10-15 dakika sonra akıllarına gelmişim. Ben bu arada odama geldim ve narkozdan tamamen çıktım. Sezeryan yaram odama geldigimde inanılmaz yanıyor ve canımı yakıyordu. Canım yanıyor diye şikayet etmeye başlayacağım sırada odanın kapısı açıldı ve hemşire Mete'yi emzirmem icin getirdi. İşte büyük an gelmişti. 9 aylık heyecanda mutlu son ve başlayan YENİ HAYATIN ilk saniyeleri. Mete'yi kucağıma verdikleri an sezeryan yaramın tüm acısı tamamen bitti ve o an gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Ağzım kulaklarımda, gözümde iki damla yaşla Mete sonunda kucağımda, kollarımın arasındaydı. O heyecan ile "Karnındaki yaramaz ufaklık sen misin" dediğimi hatırlıyorum.




5 Nisan 2012 Perşembe

Merhaba. İlk yazı heyecanı

Herkese merhaba. Çalışan bir anne olarak bloğumun ilk yazısını nadir boş vakitlerinden olan eve dönüş yolculuğumda, serviste yazıyorum.

13 Mayıs 2011 cuma gunu saat 11:03'de oğlum Mete gözlerini dünyaya açtı. Böylece bizim icin yeni bir hayat başladı. Esimle birlikte hergün Mete bugün ağzını şöyle yaptı, elini sallar gibi yaptı, sanki baba dedi derken fark ettim ki oğlum çok hızlı büyüyor ve biz bu ilklerin heyecanını, sevincini yavaş yavaş unutuyoruz. Bize göre sıradan olsada oğlum yapınca dunyanın en inanılmaz haraketi olan, bizi sevince boğan, gururlandiran ilklerini unutmamak, ileride de oğluma bir hatıra defteri niteliğinde olması için bu bloğu actım.

Tabi ki bloğumda sadece oğlum ile yaşadığımız anılar olmayacak. Acemi bir anne olarak yaşadığım endişelere, aklıma takılan sorulara, bu sorulara araştırmalarımın sonunda bulduğum cevaplarada yer vererek benimle benzer duyguları yaşayan annelere yardım etmeye çalışacağım.

Oğlum yıllar sonra bu sayfada yazdıklarımı okuduğunda inşallah şimdiki gibi sessiz kahkahalar atar. Ve umarım ilerleyen günlerde birbirimizin endişelerine, sorularına cevaplar bulabilen; mutluluguyla mutlu olan kocaman bir aile oluruz.